Altın yükseliyor…Manşetlerde her gün aynı cümleyi görüyoruz. Televizyonda uzmanlar çıkıyor.’ ’Gram şu seviyeyi gördü, ons buraya tırmandı’’ diye anlatıyorlar. Peki sokaktaki vatandaş ne diyor?
Bir markete girip çıkalım mesela. Altının onsundan değil, ayçekirdeği yağının litresinden ,bir kilo kıymanın fiyatından, okul kırtasiyesi alışverişinden bahseden insanlar görüyoruz. Çünkü onların asıl meselesi altının kaça çıktığı değil evine ekmek götürüp götüremeyeceğidir.
Eskiden düğünlerde takı töreni yapılır,bilezikler takılır, çeyrek altınlar dizilirdi. Şimdi bir çok aile davetli sayısını kısıyor, altın yerine zarfa para koyuyor. Çünkü gram altın olmuş bir servet !Bir babanın kızına altın takamaması ,sadece ekonomik değil, pisikolojik bir çöküştür.
Küresel kriz ,savaşlar, büyük devletlerin ekonomik hesapları…
Evet, bunların hepsi altını yükselmesinde rol oynuyor. Ama işin ucunda yine dar gelirli, yine işçi, yine emekli var. Çünkü birileri ‘’Altın güvenli limanı’’ derken, halk o limana yanaşamıyor.
Bugün emeklinin maaşı altına değil ; pazara yetmiyor.Çalışanın maaşı kira ile fatura arasında eriyor. Gençler geleceğimizi nasıl kuracağız diye kara kara düşünüyor. Altın rakamlarda değil, hayat pahalılığında kendini gösteriyor.
Evet, altın yükseliyor…Ama asıl yükselen şey halkın kaygısı, halkın yükü. Düşen ise güven, huzur ve umut.

Tuba Gülnahar