Her ayın başında heyecanla beklenen maaş, daha cebe girmeden uçup gidiyor.Kira, fatura, mutfak masrafı derken asgari ücretlinin elinde geriye neredeyse hiçbir şey kalmıyor. Adı ‘’ asgari’’ yani ‘’en az’’ olan bir ücretle en çok sabrı göstermek zorunda bırakılan milyonlar var bu ülkede.
Bir düşünün; markette en temel gıda maddelerinin fiyatı her hafta değişiyor. Çarşıya pazara çıkan bir anne ,elindeki para yetmeyecek kaygısıyla alışveriş arabasına koyduğu ekmeği, sütü, sebzeyi geri bırakmak zorunda kalıyor.
Çocuğuna beslenme çantasına sağlıklı yiyecek koyamamanın vicdan yükünü kim taşır?
Bugün asgari ücretlinin yaşadığı sorun, sadece bir ‘’ geçim sıkıntısı’’ değil ,aynı zamanda bir ‘’insanca yaşayamama’’ meselesidir. Çünkü maaş bir insanın hayatını sürdürebilmesi için değil, hayatta kalabilesi için verilmiş gibi.
Üstelik bu sorun sadece bireysel değil, toplumsal bir yaradır. Borç batağına sürüklenen aileler kredi katına mahkum edilen çalışanlar, sürekli artan enflasyon ve alımın gücündeki düşüş…Hepsi anı zincirin halkalarıdır.
Bugün bu ülkede asgari ücretle yaşayan milyonların tek isteği lüks değil, sadece insanca yaşamak, karnını doyurmak, çocuğunu okutmak, kirasını ödeyebilmek…. Yani anayasal hakkı olan ‘’insanca yaşam ‘’ talebinden başka bir şey değil.
Ama sorumluluk makamında olanlar bilsinler ki ; insanlar sadece rakamlardan ibaret değil. Her asgari ücretlinin arkasında geleceğini kaygıyla bekleyen bir aile , umudunu kaybetmek istemeyen bir çocuk var.
Ve unutmayalım Bir topumda en çok çalışan en az kazanıyor sa orada denge çoktan bozulmuş demektir.