Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Bozdağ: Türkiye sınırında bir terör devletine izin verilmesini beklemek akıl karı değil

Başbakan Yardımcısı Bozdağ, Zeytin Dalı Harekatı’na ilişkin, “Türkiye’nin sınırında ve yanı başında bir terör devletinin kurulmasına göz yummasını beklemek, izin vermesini beklemek akıl karı değildir.” dedi.

Başbakan Yardımcısı Bozdağ, Zeytin

İSTANBUL(AA) – Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Diyanet İşleri Başkanlığınca Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Konferans Salonu’nda düzenlenen, dünyanın muhtelif bölgelerinden Müslüman ilim adamlarının katılacağı “Vahyin Kutsadığı Şehir: Kudüs” toplantısının açılışında konuştu.

“Akıl karı değil”

Konuşmasında Zeytin Dalı Harekatı’na değinen Bozdağ, Türkiye’nin Suriye ile 910 kilometre sınırı olduğunu hatırlatarak, şunları kaydetti:

“Bu 910 kilometrelik sınır boyunca 40 yıldır Türkiye’yi bölmek için mücadele eden terör örgütünün devletleşmesinin adımı atılıyor. En son açıkladılar, ‘Biz burada 30 bin kişilik bir sınır güvenlik gücü kuracağız.’ Hangi sınırı koruyacak, bu sınırı kime karşı koruyacak bu güvenlik gücü? Orası Suriye toprağı ve Suriye’nin egemenlik alanı. Sınırın bu tarafında Türkiye var, Türkiye zaten kendi sınırını koruyor, güvenliğini alıyor. Neyi oluşturuyorsunuz, işte bu terör örgütlerinin başka etnik unsurlardan arındırdığı ve kendi teröristlerini yerleştirdiği alanda devlet yapılanmasını başarıya götürmek için onlara terörist ordusu kurmak için bu adımı atıyorlar. Şimdi bir ordu olacak, işte alan olacak ve onlara güvenli hal alacak ve Akdeniz’e buradan açılacak. Bu, Türkiye’ye karşı çok açık bir düşmanlıktır, Suriye’ye karşı da açık bir düşmanlıktır. Çünkü bizim bölgemizde, yanı başımızda, 910 kilometrelik bir alanda bir terör koridoru oluşturulması ve bunun terör devletine dönüştürülmesi, İsrail’e yeni bir yardımcının orada ihya edilmesi, Suriye’nin ve Türkiye’nin toprak bütünlüğünün ortadan kaldırılması için gelecekte daha güçlü organizasyonla mücadele edilmesi anlamına gelir. Türkiye’nin sınırında ve yanı başında bir terör devletinin kurulmasına göz yummasını beklemek, izin vermesini beklemek akıl karı değildir. Hiç kimse Türkiye’den kendi ülkesinin sınır güvenliğini, toprak bütünlüğünü, vatandaşlarının can ve mal emniyetini, komşu ülkemiz Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve Suriye vatandaşı ama bölgede yaşayan komşularımız, kardeşlerimizin can ve mal emniyetini tehdit eden böylesi bir oluşuma rıza göstermesini bekleyemez, beklememelidir de.”

“Afrin’de de yaparız, başka yerde de yaparız”

Defalarca ABD’ye de başkalarına da “Bunları yapmayın, yaparsanız biz kendi göbeğimizi kendimiz keser ve bu işe müdahale ederiz.” dediklerini anlatan Bozdağ, bunun üzerine Fırat Kalkanı Harekatı’nı yaptıklarını söyledi.

“Ama durmadılar, devam ettiler. ‘Afrin’de de yaparız, başka yerde de yaparız.’ dedik. Bunlar bizi kale almadılar. Eğer alsalardı dediklerimizin gereğini yaparlardı.” diyen Bozdağ, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 20 Ocak’ta Afrin’e Zeytin Dalı Harekatı’nı başlattıklarını hatırlattı.

Harekatın hedefinin Afrin’deki PKK, KCK, PYD, YPG ve DEAŞ terör örgütlerini ve teröristlerini temizlemek olduğunu vurgulayan Bozdağ, şöyle devam etti:

“Burayı güvenli bir bölge haline getirmektir, terörden arındırmaktır. Bunun başka bir hedefi yoktur. Orada yaşayan Kürt, Arap ve Türkmen kardeşlerimizin yeniden güvene, huzura, barışa kavuşması ve kardeşçe bir ve birlikte yaşamasını temin etmektir. Terör koridorunun oluşmasını, oluşturulmasını engellemektir. Türkiye’nin ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve siyasi egemenliğinin tehdit edilmesine son vermektir. Yanı başımızda terör yuvalarının güçlenmesini engellemektir. Sadece Suriye ve Türkiye değil, Irak’ın, İran’ın bölgede yaşayan tüm İslam ülkelerindeki huzur ve barışı tehdit eden ve edecek olan bir oluşumun önüne geçmektir. “

“Terör örgütüne pek çok ülke destek veriyor”

Etnik terörün de İslam dünyasının dört bir yanını yaktığını, ideolojik terörün de İslam dünyasına ve Müslümanlara zarar verdiğini belirten Bozdağ, konuşmasında şunları kaydetti:

“Türkiye, yaklaşık 40 yıldır bölücü bir terör örgütü olan PKK ile mücadele etmektedir. 40 binden fazla insanımızı, bu terör örgütü öldürdü. Bu terör örgütüne de pek çok ülke destek veriyor. Silah desteği, lojistik destek, eğitim desteği veriyor, başka başka destekler veriyor. Niye veriyorlar? Türkiye zayıf düşsün diye, Türkiye enerjisini buraya harcasın diye, Türkiye bölünsün diye. Hepimiz bunu görüyoruz ve bu etnik teröre karşı da bütün Müslümanların her yerde bir ve beraber olma zarureti vardır.

Türkiye’nin hemen yanı başında, İslam dünyasının ortasında, Suriye’de, Irak’ta yaşananların hepsine şöyle bir baktığınızda, Müslümanların yaşadığı coğrafyayı yangın yerine çevirmek için ne oyunlar oynandığını hep beraber görüyoruz. Bir yandan ırkçılık vesile edilerek etnik terör, öte yandan din istismar edilerek dini kullanan terör örgütleri, öte yandan mezhepçilik fitnesini bir yandan körükleyerek önümüzdeki yıllar içinde Müslümanları birbirine kırdıracak yeni planlar, yeni tuzaklar ortaya konuyor. Bizim bu planlar, bütün bu tuzaklar karşısında elbette tedbirli olmamız gerekiyor. Bölgemizde, teröristlerin, terör örgütlerinin çoğalmasına, güçlenmesine göz yumarsak emin olun hep beraber bir kez daha kaybederiz. Terör kimden gelirse gelsin, kime yönelirse yönelsin, hedefi, fikri, ideolojisi, rengi, dili, dini ne olursa olsun terör, terördür, insanlığın ortak düşmanıdır. Bu ortak düşmana karşı hepimizin birlikte mücadele etmesi şarttır.”

“Terör örgütleri, bölgedeki demografik yapıyı değiştirdi”

Bölgede, “terör güçlensin” diye ciddi yatırımların yapıldığını belirten Bozdağ, “ABD, Türkiye’nin bütün uyarılarına rağmen PKK terör örgütünün Suriye kolu PYD ve YPG’ye silah desteği verdi, eğitim ve donanım yaptı. DEAŞ terör örgütüne karşı onunla mücadele etti. Biz Türkiye olarak şunu net söyledik; ‘DEAŞ bir terör örgütüdür. Bu terör örgütüne karşı mücadelenin başka bir terör örgütü veya terör örgütleriyle yapılması, fevkalade yanlıştır. Bu büyük yanlışı yapmayın. Gelin DEAŞ terör örgütüne karşı Türkiye ile ABD beraber karadan operasyon yapalım.’ Ama ‘hayır’ dediler. Bölgede PKK’nın kolu olan, bizzat PKK tarafından kurulan, yönetilen PYD ve YPG terör örgütlerini güçlendirdiler. Peki bu örgütler ne yaptı? Bulundukları yerdeki Arapları, Türkmenleri, Yezidileri, Süryanileri ve diğer etnik unsurları baskı altına aldılar. Haraç aldılar. Vermeyenlerin mal varlığına el koydular. Daha da biat etmezse bu terör örgütlerine, çocuklarını zorla elinden alıp, örgütün teröristi haline getirdiler, eline silah verdiler. Bununla da biat ettiremedikleri takdirde sürgüne zorladılar. Göç ettiremediklerini de infaz ettiler.”

“Zeytin Dalı Harekatı, Türkiye’nin ihtiyari bir tercihi değildir”

Türkiye’nin bütün bunlara ilişkin uyarılarını yaptığını ama dinlemediklerini dile getiren Bozdağ, Türkiye’nin bu adımı (Zeytin Dalı Harekatı) atmak zorunda kaldığını söyledi.

Başbakan Yardımcısı Bozdağ, “Bu adım (Zeytin Dalı Harekatı), Türkiye’nin ihtiyari bir tercihi değildir, zorunlu tercihidir. Türkiye’ye, başka çare bırakmamışlardır. Diplomatik bütün kanallar denendikten sonra Türkiye bu adımı atmak zorunda kalmıştır ve bu adım nihai hedefler gerçekleştirilinceye kadar devam edecektir.” diye konuştu.

Her ülkenin teröre, terör örgütlerine karşı kendisini savunmasının doğal ve meşru hakkı olduğunu, Türkiye’nin de bu doğal ve meşru hakkını kullandığını ve teröre, teröristlere müdahale için harekatı başlattığını belirten Bozdağ, şunları kaydetti:

“Bu harekatın hedefi Kürt kardeşlerimiz değildir. PKK terör örgütü ve Türkiye’nin aleyhine çalışan başkaca terör örgütleri ve uluslararası bazı karanlık çevreler, ‘Türkler Kürtleri öldürüyor.’ şeklinde haberler yapıyorlar. ‘Sivillere vuruyor.’ şeklinde haberler yapıyorlar. Bunların tamamı yalan haberlerdir. Türkiye, Kürt kardeşlerimizin de devletidir. Ne zaman Kürtler, Araplar, Türkmenler bölgede yaşayan kardeşlerimiz dara ve zora düşse Türkiye daima onların imdadına koşmuştur. Halepçe’de Saddam döneminde Kürtlere kimyasal silah kullanıldığında kapıyı açan Türkiye oldu. Suriye’de yaşanan çatışmalar sonucunda can ve mal emniyetini sağlamak için ‘imdat’ diyen Suriyeli kardeşlerimizin imdadına yetişen yine Türkiye oldu. 3,5 milyon Suriyeli kardeşimiz bugün Türkiye’dedir. Bunların içerisinde 370 bin de Kürt kardeşimiz var. Onlara da kapıyı açan, yardım elini uzatan, canını, malını kurtaran yine Türkiye olmuştur. Onun için Türkiye, Kürt kardeşlerinin can ve mal emniyeti için bugüne kadar yaptığı mücadeleye bundan sonra da devam edecektir. Biz bölgedeki Kürtleri, Türkmenleri ve Arapları, diğer etnik unsurları ve farklı inanç mensuplarını, PYD, PKK, YPG terör örgütlerinin baskısından ve zulmünden kurtarmak için oradayız ve kurtaracağız Allah’ın izniyle. Terör örgütünün ve teröristlerin o bölgede kökünü kazıyacağız, o bölgeyi güvenli hale getireceğiz. Orada Kürt kardeşlerimiz, Türkmen kardeşlerimiz, Arap kardeşlerimiz ve diğer unsurlardan oluşan kardeşlerimiz asırlardır nasıl bir arada, hür ve kardeşçe yaşadılarsa bundan sonra da aynı şekilde yaşamaya devam edeceklerdir.”

“Kılı kırk yaran bir hassasiyetle operasyon sürdürülmektedir”

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sivillere zarar vermesinin düşünülemeyeceğini vurgulayarak, şunları söyledi:

“Bizim dinimiz, ahlakımız, ordumuzun geleneği kadınlara, çocuklara, yaşlılara, sivillere, alimlere masumlara zarar vermeye manidir. Türkiye uluslararası toplumun eleştirilerinden çekindiği için değil, doğru olduğuna inandığı, inancının, kültürünün, ahlakının, ordu geleneğinin kendisine emri olduğu için sivilleri korumaktadır, onların kılına zarar gelmemesi için büyük bir dikkat, itina ve hassasiyet göstermektedir. Kılı kırk yaran bir hassasiyetle operasyon sürdürülmektedir. Fırat Kalkanı Harekatı sırasında o bölgeyi DEAŞ’lı teröristlerden arındırırken de bölgede yaşayan sivil Arap, Türk, Türkmen, Kürt kardeşlerimiz vardı. Orada da aynı titizlik gösterildi. Tek bir sivilin burnu kanamadan harekatın başarıyla neticelenmesi için uğraşıldı. Harekat daha kısa sürede bitebilirdi ama sivillerin zarar görmemesi konusunda gösterdiğimiz hassasiyetten dolayı harekat uzadı.”

“Bu süreyi Zeytin Dalı Harekatı’nın başarıyla hedeflere ulaşması belirleyecektir”

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Zeytin Dalı Harekatı’nın süresine ilişkin de şunları söyledi:

“Türkiye’nin başlattığı Zeytin Dalı Harekatı ne kadar sürecek herkes bunu tartışıyor. Biz çok net söylüyoruz. ‘Sınırlı olsun, süreli olsun.’ diyenlere de net söylüyoruz. Zaten bu harekat sınırlı bir harekat. Kapsamı belli bir harekat. Nedir? Kapsamı Afrin bölgesinin sınırları içerisindeki terör örgütleri ve teröristlerdir. Yani bu bölgedir. Ne kadar sürecek? O da bu bölgedeki terör örgütleri ve son terörist etkisiz hale getirilinceye, bölgede huzur, güven ve istikrar sağlanıncaya ve oradaki insanlar barışın ve hürriyetin tadını tadıncaya kadar bu devam edecektir. Buna bizim bir süre tayin etmemiz mümkün değildir. Bu süreyi ne belirleyecek? Bu süreyi Zeytin Dalı Harekatı’nın başarıyla hedeflere ulaşması belirleyecektir. Hava şartları, arazi şartları, mücadele sırasında yaşanan hadiselerin hepsi bu harekatın süresini etkileyici şeylerdir. Harekatın kısa bitmesini isteyenlerden bizim de isteğimiz var. O zaman bu beslediğiniz teröristlere verdiğiniz silahları derhal toplayın. Bir daha silah vermeyin.”

Türkiye’nin NATO ülkesi olduğunu hatırlatan Bozdağ, şunları kaydetti:

“Türkiye aynı zamanda NATO’nun sınırlarını korumaktadır. NATO ülkesini ve NATO’nun sınırlarını koruyan Türkiye’yi, NATO’nun silahlarıyla bir terör örgütünün daha fazla vurmasına göz yummayın. Böyle bir şey olabilir mi? Bir NATO ülkesi bir başka NATO ülkesinin verdiği silahlarla vuruluyor ve kimse çıkıp ‘Sen bunu yapmazsın.’ demiyor. Onun içinde bunun süresi ve sınırı konusunda Türkiye’nin kimsenin aklına ihtiyacı yoktur. Çok net söylüyoruz. Süre teröristlerin sonuncusu etkisiz hale getirilinceye kadar devam edecektir. Bu bir gün olur, on gün olur, bilemeyiz kaç gün olur. Ama budur. Bunu biz de tam belirleyemeyiz. Dediğimiz gibi bunu şartlar belirleyecektir. Başarıya ulaştı harekat, o zaman ne olacak? O zaman da bölgeden Türk Silahlı Kuvvetleri çekilecektir. Bizim bu harekatı toprak kazanmak için yapmadığımızı herkes biliyor. Açıkladık. Türkiye Zeytin Dalı Harekatı’nı Suriye devletine, Suriye’nin toprak bütünlüğüne, Suriye’nin siyasi birliğine ve egemenliğine saygı ilkesi içinde yapmıştır. Hiçbir ülkenin başka bir ülkeden zorla toprak edinmesini Türkiye bugüne kadar asla tasvip etmemiştir. Bundan sonra da tasvip etmeyecektir. Harekat başarıya ulaştıktan sonra Türkiye oradan ayrılacaktır. Türkiye işgalci değildir, bölgede kalıcı hiç değildir. Bölge huzur ve güvene kavuştuktan sonra Fırat Kalkanı Harekatı bölgesinde olduğu gibi bölgenin yönetimi bu teröristlerin elinden alındıktan sonra bölgede yaşayan gerçek sahiplerine bırakılacak. Bu terör örgütlerine bulaşmamış Kürt kardeşlerimize, Türkmen kardeşlerimize, Arap kardeşlerimize bırakılacak ve onlar kendi kurdukları meclislerle kendi bölgelerini yöneteceklerdir. O nedenle de buradan Türkiye’nin burada kalıcı olmadığını terörün işgalini sona erdirip, güven ortamı sağladıktan sonra çıkacağını da bir kez daha ifade etmekte fayda görüyorum. Allah askerimize muhafız olsun, askerimizin yardımcısı olsun. Rabbim terör örgütlerine teröristlere, Müslümanlara ve İslam ülkelerine düşmanlık yapanlara fırsat vermesin. Bunları attıkları her adımda perişan etsin diyorum. “

“Filistin davası çözülmeden dünyanın barışa kavuşması mümkün değil”

Başbakan Yardımcısı Bozdağ, Filistin davası çözülmeden, dünyanın da Orta Doğu’nun da huzur, barış ve sükuna kavuşmasının mümkün olmadığını belirterek, şunları kaydetti:

“Onun için barışın anahtarı Kudüs’tedir, barışın kapısı Kudüs’ten açılacaktır. Filistin davasının çözülmesi, pek çok sorunun çözülmesinin öncüsü olacaktır. Hep beraber Hristiyanlar, Müslümanlar, Yahudiler, başka topluluklar ve inanç mensupları, birlikte bu sorunun çözümü konusunda gayreti, çabayı ortaya koymamız lazım. Ama bunu başarmak için öncülüğünü İslam ülkelerinin, Müslümanların yapması gerekmektedir. Birlik içinde hareket ettiğimiz takdirde elde edemeyeceğimiz netice, aşamayacağımız engel yok. Geçmişten bugüne Filistin meselesi konusunda İslam ülkeleri birlikte ortak bir irade ne zaman ortaya koydularsa muvaffak oldular. Ama ortak irade koymadılar kaybettiler.”

“Filistin davası eninde sonunda kazanacaktır”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, İslam İşbirliği Teşkilatı Zirve Dönem Başkanı sıfatıyla İslam ülkelerini olağanüstü toplantıya çağırdığını hatırlatan Bozdağ, İslam ülkelerinin hep bir ağızdan “Kudüs, Filistin Devleti’nin ebedi başkentidir.” dediğini anımsattı.

Bu birliğin BM’de yankılandığını, Yemen ve Türkiye’nin acil çağrısı üzerine BM’de bu konunun gündeme alındığını ifade eden Bozdağ, BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesinden 4’ü, geçici 10 üyesinin tamamı, ABD’nin bu kararını veto ettiğini, BM Genel Kurulu’nda 128 ülkenin de ABD’ye karşı tavır koyduğunu anlattı.

ABD’nin ilk kez böylesine yalnız kaldığını ve ilk defa kaybettiğini belirten Bozdağ, “Bu başarıyı doğuran şey, İslam ülkelerinin birliğidir, beraberliğidir, birlikte hareket etme iradesidir. Bizler bir ve beraber hareket edersek, aramızdaki bazı ufak tefek meseleleri, önemli davaların önüne koymazsak aşamayacağımız engel yoktur. Bundan sonraki süreçte de Filistin davası eninde sonunda kazanacaktır. İsrail’in işgali altındaki Kudüs eninde sonunda tam hür olacak ve sesi daha gür çıkacaktır.” dedi.

Müslüman topluluklara ve onların liderlerine seslenen Bozdağ, şöyle devam etti:

Filistin esaretten kurtulmadıkça, tam bağımsız, kendi kendine yeten, başkenti Kudüs olan ve bütün herkesin kabul ettiği güçlü bir devlete dönüşmedikçe, Kudüs ve Filistin meselesini halletmiş sayılmayız. Bu noktada Türkiye, samimidir. Samimi olup, cesur kararlar aldığımızda, irademizi net olarak ortaya koyduğumuzda, bütün riskleri hesap edip, göze aldığımızda neleri yapabileceğimizi defalarca gösterdik. Bundan sonra da aynı şekilde sabırlı olarak, cesur kararlar alarak, inandığımız kararların arkasında durarak yolumuza devam etmeliyiz. Aksi takdirde devam edecek bir yol bulamayız.”

Muhabir: Çiğdem Alyanak-Sibel Kurtoğlu